GÖZDE S. KADIOĞLU
Anayasa Mahkemesinin kuruluşu, görev ve yetkileri, yargılama ve çalışma usulü ile kararlarının niteliği 1961 Anayasası’nın 145-152. maddelerinde düzenlendi. Buna bağlı olarak Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun 22 Nisan 1962 tarihinde kabul edildi. Kanun, 25 Nisan 1962’de yürürlüğe girdi.
AYM’nin kuruluşuna giden gelişmeleri, Prof. Dr. Ergun Özbudun’un kaleme aldığı “Türkiye’de Anayasa Yargısının Doğuşu: 1961 Anayasası Üzerindeki Kurucu Meclis Görüşmeleri” başıklı akademik makaleden derledik:
1924 Anayasası 103’üncü maddesiyle, “Anayasanın hiçbir maddesi hiçbir sebep ve bahane ile savsanamaz ve işlerlikten alıkonamaz. Hiçbir kanun Anayasaya aykırı olamaz” hükmünü taşıdığı halde, kanunların anayasaya uygunluğunun yargısal denetimi sistemine yer vermemişti. Anayasanın kabul edildiği tarihte, kanunların anayasaya uygunluğunun yargısal denetimi pek az ülkede kabul edilmişti ve kanunu “genel iradenin ifadesi” sayan anlayış hâkimdi.
Prof. Dr. Turhan Feyzioğlu, 1951’de yayınlanan Kanunların Anayasaya Uygunluğunun Kazaî Murakabesi adlı eserinde 1924 Anayasasının katı bir anayasa olduğunu, bu hükmün bir anlam ifade edebilmesi için, kanunların anayasaya uygunluğunun defi yoluyla mahkemelerce incelenebileceğini savunmuştu.
Feyzioğlu, analizini şu cümleyle bitirmektedir: “Bizce, mahkemelerimiz bakmakta oldukları bir davada Anayasaya aykırı bir kanunla karşılaştıkları takdirde, Anayasayı ihmal edip kanunu tatbik edemezler; kanunu bir tarafa bırakıp Anayasayı tatbik etmeleri gerekir.”
Başta Sıddık Sami Onar ve Ragıp Sarıca olmak üzere bazı hukuk otoriteleri bu görüşe karşı çıkmıştı; Bu duruşlarını da Anayasanın 52 ve 53’üncü maddelerine dayandırmışlardı.
52’nci madde, tüzüklerin kanunlara aykırılığının ileri sürülmesi halinde bunun çözüm yerinin TBMM olduğunu belirtmekteydi. Yargısal denetim tezine karşı çıkanlara göre, bu konuda bile aykırılık iddiasının incelenmesini TBMM’ne bırakmış olan bir Anayasada, kanunların anayasaya uygunluğunun mahkemelerce incelenmesi, “evleviyetle” (a fortiori) söz konusu olamazdı.
Anayasanın 53’üncü maddesi de, mahkemelerin kuruluş, görev ve yetkilerinin kanunla belirleneceğini âmirdi. Oysa mahkemelere, Anayasaya aykırı kanunları uygulamaktan kaçınma yetkisini veren hiçbir kanun mevcut değildi.
1924 Anayasasının tek-partili otoriter bir rejim altında uygulandığı 1925- 1946 döneminde, bir anayasa yargısının var olup olmaması pek de büyük bir önem taşımıyordu. Yargısal denetim sistemi olsa dahi, etkili biçimde işleyeceği konusunda büyük şüpheler oluşuyordu.
1946 yılından itibaren çok-partili hayata geçilmesiyle birlikte, Anayasadaki bu eksikliğin sakıncaları çok daha açık şekilde ortaya çıktı. 1924 Anayasasının TBMM’nin yetkileri üzerinde hiçbir etkili sınırlamaya yer vermemiş olması nedeniyle, Meclise hâkim olan siyasî parti çoğunlukları, zaman zaman Anayasaya aykırı kanunları kolayca çıkararak, muhalefetin haklarını sınırlandırma imkânına sahip oldu; bu da iktidar-muhalefet ilişkilerinin giderek kutuplaşmasına ve sonuçta rejimin 27 Mayıs 1960 askerî müdahalesiyle çökmesine yol açtı.
1960 öncesinde muhalefet partileri, özellikle anamuhalefet partisi konumundaki CHP, DP çoğunluğunun sınırsız iktidarını sınırlandırabilmek için, diğer bazı denge ve fren mekanizmaları ile birlikte, bir anayasa mahkemesi kurulmasını güçlü şekilde savundu. Bu talep, CHP’nin 1957 seçim beyannamesinde ve 14 Ocak 1959 tarihli “İlk Hedefler Beyannamesi”nde yer aldı.
Bu sebeple, 1960 darbesinin ardından kurulan Kurucu Meclisin sivil kanadını oluşturan Temsilciler Meclisinde CHP büyük ağırlığa sahip olduğundan, anayasal tezlerinin anayasallaşması kolayca gerçekleşti.
Millî Birlik Komitesi (MBK) tarafından yeni anayasanın hazırlanması için görevlendirilen “Yüksek Öğretim Üyelerinden Kurulu Anayasa Komisyonu”nun hazırladığı taslakta da Anayasa Mahkemesine yer verilmişti.
Bu taslağın 171’inci maddesine göre,onbeş üyenin dördü Yüksek Adliye Mahkemesi, üçü Yüksek İdare Mahkemesi, ikisi Yüksek Askerî Mahkeme Genel Kurullarınca kendi üyeleri arasından; dördü de, üniversiteler senatolarının bir arada toplanmasıyla meydana gelecek Kurulca seçilecekti. Cumhurbaşkanına da iki üye seçme yetkisi tanınmıştı.
Taslağa göre, Anayasa Mahkemesine, kanunlar ve yasama meclisleri içtüzükleri dışında, “bu Meclislerce verilen her türlü kararların Anayasaya uygunluğunu denetlemek” ve “Yasama Meclisleri ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin seçim tutanaklarının kanuna aykırılığı iddialarını karara bağlamak” yetkileri de verilmişti.
1924 Anayasasının kurduğu sistemde, mutlak yetkili TBMM’nin, daha doğrusu ona hâkim olan siyasal çoğunluğun iktidarı üzerinde hiçbir etkin sınırlama bulunmaması, 1961 Anayasasının yapımındaki temel saikin, çoğunluk iktidarını sınırlandırma düşüncesi olmasına yol açmıştı.
Anayasa Komisyonu Tasarısının 145’inci maddesi, Anayasa Mahkemesinin kuruluşunu şöyle düzenlemiştir:
“Anayasa Mahkemesi, onbeş asıl ve beş yedek üyeden kuruludur. Asıl üyelerden dördü Yargıtay, üçü Danıştay genel kurullarınca kendi Başkan ve üyeleriyle Başsavcı ve Başkanunsözcüsü arasından üye tamsayılarının salt çoğunluğu ile ve gizli oyla seçilir. Bir üye, Sayıştay genel kurulunca kendi Başkan ve üyeleri arasından aynı usulle seçilir. Millet Meclisi üç, Cumhuriyet Senatosu iki üye seçer. Cumhurbaşkanınca da iki üye seçilir. Cumhurbaşkanı, bu üyelerden birini, Askerî Yargıtay Genel Kurulunun üye tamsayısının salt çoğunluğuyla ve gizli oyla göstereceği üç aday arasından seçer”
Anayasa Mahkemesi üyelerinin tümünün veya büyük çoğunluğunun, yasama meclisleri veya Cumhurbaşkanı ya da hükümet gibi diğer siyasal organlarca seçilmesi, bu mahkemelerin demokratik meşruluğunu güçlendirmek ve bu mahkemeleri kamuoyundaki değişimlere karşı daha duyarlı kılmak amacıyla, anayasa yargısını benimsemiş ülkeler tarafından kabul edilmiş bir yöntem.
1982 Anayasası ile bu yöntemden tümüyle vazgeçildi ve Anayasa Mahkemesine TBMM tarafından hiç üye seçilmemesinin hükme bağlandı.
2010 Anayasa değişikliği, TBMM’ne Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçiminde tekrar, ancak bu defa sınırlı bir rol verdi.
Komisyon Tasarısının 147’nci maddesinde Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkileri şöyle düzenlenmiştir:
“Anayasa Mahkemesi, kanunların ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüklerinin Anayasaya uygunluğunu denetler. Cumhurbaşkanını, Bakanlar Kurulu üyelerini, Yargıtay, Danıştay, Askerî Yargıtay, Yüksek Hâkimler Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini; Cumhuriyet Başsavcısını, Başkanunsözcüsünü ve kendi üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatiyle yargılar ve Anayasa ile verilen diğer görevleri yerine getirir. Anayasa Mahkemesinin, Yüce Divan sıfatiyle yargılanmasında savcılık görevini Cumhuriyet Başsavcısı yapar.”
Görüşmeler sonunda madde, Komisyon Tasarısındaki şekli ile kabul edilmiş, ancak görevle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda yargılanacaklar arasına Askerî Yargıtay Başsavcısı da ilâve edilmiştir. Madde, Temsilciler Meclisindeki ikinci görüşmede ve MBK’nde herhangi bir değişikliğe uğramamıştır.
ERGUN ÖZBUDUN KİMDİR
Ankara’da 1 Temmuz 1937 günü dünyaya gelen Ergun Özbudun, lisans ve doktorasını Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamladı.
1988-2012 yılları arasında Bilkent Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yapan Ergun Özbudun, Harvard Üniversitesi’nde araştırıcı; Chicago, Paris Sorbonne, Columbia ve Princeton üniversitelerinde misafir profesör olarak ders verdi.
2011-2012 eğitim öğretim yılında İstanbul Şehir Üniversitesi’nde yarı-zamanlı olarak dersler verdi ve aynı yılın sonunda tam zamanlı olarak İstanbul Şehir Üniversitesi’nde göreve başladı.
2007 yılında AK Parti’nin sivil anayasa ismini verdiği anayasa taslağını hazırlayan akademisyen heyetinin başkanlığını da üstlenen Özbudun 1 Kasım 2023’te hayatını kaybetti.
Özbudun’un kaleme aldığı kitaplar şöyle:
– Türk Anayasa Hukuku
– Türkiye’nin Anayasa Krizi
– Party Poitics and Social Cleavages in Turkey
– Otoriter Rejimler, Seçimsel Demokrasiler ve Türkiye
– Türkiye’de Parti ve Seçim Sistemi
– The Constitutional System of the Turkey 1876 to The Present
– Türkiye’nin Siyasal Gelişmesi
– Türkiye’de İslamcılık Demokrasi ve Liberalizm AKP Olayı (William Hale ile birlikte)
– Türkiye’de Demokratikleşme ve Anayasa Yapımı Politikası (Ömer Faruk Gençkaya’yla beraber)
– Türk Siyasal Hayatı
– Anayasalcılık ve Demokrasi
– Türkiye’de Demokratikleşme Süreci: Anayasa Yapımı ve Anayasa Yargısı
– 1924 Anayasası
Odatv.com